REKLAM

SAADET PARTİSİ’NDEN ‘ÇİFTÇİNİN YANINDAYIZ” AÇIKLAMASI

kategorisinde, 06 Kas 2024 - 15:21 tarihinde yayınlandı
SAADET PARTİSİ’NDEN ‘ÇİFTÇİNİN YANINDAYIZ” AÇIKLAMASI

Saadet Partisi İl Başkanlığı, çiftçilerin davalarının kendi davaları olduğunu anlatmak için bir araya geldi. Çınar meydanında toplanan yaklaşık 20 kadar Saadet Partili, “Toprağa Sahip Çık, Çiftçiye Destek Ol!” sloganıyla basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan İl Başkanı Abdullah Özeren, “Bugün çiftçimizin yanında olmak, çiftçiye yapılan zulmü kamuoyuyla paylaşmak üzere bir araya geldik. Öncelikle, buradan tüm çiftçilerimizi selamlıyor, davalarının davamız olduğunu beyan etmek istiyorum. 2024, Türkiye tarımı için bir “felaket yılı” olarak tarihe geçmiştir. Yanlış tarım politikaları, yüksek maliyetler ve ürünlerin değersizleştirilmesi, ülke genelindeki çiftçileri krize sürüklemiştir. Üretici, yüksek maliyetler ve düşük alım fiyatları arasında sıkışmış, emeği hiçe sayılmıştır. Bu hükümet, tarım politikalarıyla yalnızca çiftçiyi değil, Türkiye’nin gıda güvenliğini de tehlikeye atmış ve tarımsal üretimi çöküşe sürüklemiştir” dedi. “Bugün çiftçimizin bankalara ve kredi kuruluşlarına olan borcu 1 trilyon TL’ye ulaşmıştır” diyen başkan Özeren,  “Biz, faiz batağına saplanmış ve traktörleri haczedilmiş çiftçileri izliyoruz bu memlekette! Mazot, gübre ve tarım ilaçlarındaki fahiş fiyat artışları üreticiyi boğmuş, girdi maliyetlerini karşılayamayan çiftçi toprağından vazgeçme noktasına gelmiştir. Türkiye’nin bereketli topraklarında alın teri döken çiftçi, göz göre göre iflasa sürüklenmiştir. Gece gündüz çalışıp maliyetin altında ürün satan çiftçiler, bu hükümetin tarım politikalarının kurbanı olmuştur! Tarım Bakanlığı’nın bir sloganı var: “Sen üret, yeter!” Çiftçilerimiz de bu ülkenin bakanlığına güvenerek sabırla üretime devam ettiler. Fakat sonuç hüsran oldu! Ürettiler ama kendilerine bile yetmedi! Çiftçi perişan tüketici de perişan! Bugün tarladan bedavaya alınan bir ürün, işçilik, nakliye  ve ambalaj gibi temel maliyetlerle hiç bir aracı olmadan iç piyasada daha soframıza gelmeden en az 10 TL’ye yükselmektedir. Tarladan çıkan ürün, maliyetlerle birlikte uçuk rakamlara ulaşırken, halk mutfak masraflarını karşılayamaz duruma gelmiştir. Bu millet ne yiyecek! Çocuğuna ne yedirecek! Hükümet bir yandan da, yüksek enflasyonla mücadele bahanesiyle, elini uzatabildiği sektörlere baskı yapıyor. “Süt” de bundan payını aldı. Ulusal Süt Konseyi aracılığıyla çiğ süt tavsiye fiyatlarını dayatan hükümet, süt üreticisini ineklerini kestirip sektörden çıkmaya zorluyor” diye konuştu. Özeren şu ifadeleri kullandı, “Bu sayede ilk aşamada kırmızı et arzını artırarak fiyatları frenlemiş, ancak uzun vadede süt ve et üretiminde büyük bir krizin kapısını açmıştır. Hayvan sayısındaki azalmanın doğal sonucu olan fiyat artışları, sektöre yeni üreticiler kazandırmak yerine hükümetin ithalat kozunu oynamasıyla sonuçlanmıştır. “Paramız var ki ithal ediyoruz” diyen hükümet, yerli üreticiye destek vermek yerine yabancı çiftçiye dolar aktarmayı tercih etmiş, yerli üreticiyi yok sayarak tarım ve hayvancılığa bir darbe daha vurmuştur. Kimse kusura bakmasın! Biz bu Tarım Bakanlığını Fransa’dan yaptığı devasa ithalat ve aldığı şövalye madalyasından tanırız. Fransa’dan madalya değil, çiftçiden hayır duası almalıydınız. Ama çiftçiden sadece beddua aldınız! Çok temel bir ilke vardır. Eğer sütü çözemezseniz, besilik materyali sorununu da çözemezsiniz. Damızlık ihtiyacını karşılayamaz, kırmızı et arzını sürdürülebilir kılamazsınız! Bu basit gerçeği anlamayanlar, kırsalı tamamen boşaltmış, yabancı hayvancının cebini de doldurmuştur. Bizler, Tarım Bakanlığının salonlarında, süslü ve ışıklı programlarda açıklanan tüm destek paketlerinin birer şov olduğunun farkındayız. AK Parti, 2006 yılında kendi hazırladığı Tarım Kanununda tarımsal desteklerin Gayrisafi Milli Hasıla’nın %1’inden az olamayacağını açıkça yazdı. Bu maddeyi kendisi koydu. Fakat 22 yıldır hiçbir kanuna, kurala, nizama uymadıkları gibi bu kanuna da uymadılar! 2006’da tarıma ayrılan pay Gayrisafi Milli Hasıla’nın %0,60’ı iken, bu oran 2023’te %0,25’e, 2024 yılı için ise %0,22’ye kadar düşmüştür. 2025’te ise %0,20’lerin altına düşecek. Soruyoruz nerede bu %1? Nerede süslü destek vaatleri? Elbette yanan yine çiftçi! Emeği zayi olan yine çiftçi! İcralık olan yine çiftçi! Denizlimiz horozuyla, beyaz cennet Pamukkale’siyle, ihraç ettiği tekstil ve tarım ürünleriyle dünyaca bilinen bir ilimizdir. İl merkezimiz tam bir sanayi kenti görünümünde iken ilçeler ve köylerde halkın büyük çoğunluğu geçimini tarımdan sağlamaktadır. Üretimde büyük bir potansiyele sahip olan ilimizde, tarımsal sanayi hamlesi kırsal alanda başlatılmıştır. Denizli ülkemizin coğrafi bölgeler içinde her ne kadar Ege bölgesinde görünse de, geçit kuşağı iklim ve ekolojisine sahiptir. Tarımsal alanda rakım 130 m’den başlayarak 1.700 m’ye kadar çıkmaktadır. Sarayköy de, mayıs ayında soframıza gelen erik Çameli ‘de daha çiçek halindedir. Bu tarım cenneti ilimizde yaşamalarına rağmen Denizlili çiftçilerimiz de, maalesef diğer tüm çiftçi kardeşlerimiz gibi ekemiyor, aç kalıyor, binbir zorlukla ekiyor yine aç kalıyor. Bu sefer maliyetinin altında satmak zorunda kalıyor.  Tarımsal felaket yılı olan bu 2024 yılında, Honazlı çiftçi kardeşimizin cennet elması, Tavaslı çiftçi kardeşimizin ayçiçeği, Acıpayamlı çiftçimizin biberi, kavunu, karpuzu ve daha bir çok tarımsal ürün 2023 yılı fiyatlarının da neredeyse yarı fiyatına ancak satılabiliyor.  Bu aynı zamanda tüketiciyi de zorda bırakıyor. Üretici satamadığı için perişan, tüketici de bahçeden 5 liraya alınan ürünü markette 20 liraya, hatta 80 liraya aldığı için. Çiftçimizin yaşadığı bu ekonomik tarımsal felaket nedeni ile Acıpayam’da kavun, karpuz, havuç; Kale’de biber; Serinhisar’da nohut; Tavas’ta arpa, buğday, ayçiçeği; Honaz’da kiraz, elma, Çivril’de Çalda Baklan’da, Bekilli’de üzüm; Pamukkale’de pamuk ve nar hepimizin gördüğü gibi tarlalarda kalıyor. Tarlada kalan bu ürünler zayi oluyor ya da pamuk yetiştiren çiftçilerimizin pamuklarını büyükbaş hayvanlarının altlarına serdiği gibi amacı dışında kullanılmaya çalışılıyor. Yine ilimizin en büyük tarımsal üretim kaynaklarından olan tütün, kekik, ayçiçeği, üzüm, haşhaş, elma, nar gibi ürünlerin, son yıllarda, maliyetlerdeki artış ve ürünlerin değerindeki düşüş nedeni ile üretimi azalmaktadır. Enflasyon nedeni ile çiftçinin maliyeti karşısında, üretilen bu ürünler değersiz kalmıştır.. Tarımsal felaket yılı olan 2024, Denizlimizi de maalesef fazlasıyla olumsuz etkilemiştir. Tam bu saatlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Tarım Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Yani çiftçimize verecekleri desteği tartışıyorlar. Ama yıllardır olduğu gibi, yine sadece sözde kalan desteklerle, üreticinin alın teri gasp ediliyor!”

Haber Editörü : Tüm Yazıları
merkezefendi
Yorum Yaz
istanbul escort canlı sohbet hattı esenyurt escort canlı sohbet hattı canlı sohbet hattı canlı sohbet hattı